22 Ekim 2018 Pazartesi

One, two, three One, two, three

Hop, naber?
Sanırım buraya gelip de dert yanmayacağım ilk gün bugün :D
Olm bir derdim yok biliyor musun? Üstelik buraya da yazmama gerek yok o kadar. Arkadaşlarımla da konuşabilirim. Veya sevgilimle veya da psikoloğumla. Gerçekten yani, ihtiyacım yok :D
Üstelik şu an üzerinden gelemeyeceğimi düşündüğüm bir problemim de yok.
Güçlü hissediyorum lan :D Vallahi insanın yüklerinden kurtulması güzel bir şeymiş. Kuş gibiyim yeminle :D
Aaa gerçi şey var ya... Din. Ama olsun be çözeceğim onu da Allah'ın izniyle ehehehe.
Yani, her zaman dediğim gibi: Bir şeyleri değiştiremediğim gün, ölmüşümdür.
Ve bugün, ben yaşıyorum.

25 Mart 2018 Pazar

1

Uyumam gerek. Saat 00.50 ve yarın dersim 8.40’ta. Yani 7’de uyanmalıyım en geç. Ama uyuyamıyorum. Üstelik söyleyeceğim, söyleyebileceğim bir şey de yok. Lakin blog görevini yerine getiriyor şu anda. Komuşacak kimsem olmadığında buraya bir şeyler yazardım ve sanki günün birisinde birisi okuyacak diye mutlu olurdum, rahatlardım. Şu an da seninle konuşamadığım için bir gün girersin de okursun diye yazıyorum. Belki okursun. O kadar özledim ki konuşmayı seninle. O kadar özledim ki gülüşünü, kahkahanı. Ama şu an seni hatırlatan her şey yalnızca acı veriyor. Çünkü mutlu olamıyorum. Çünkü senin gülüşün aklıma geldiğinde, bir daha asla duyamayacakmışım gibi hissediyorum. Gülüşünün sebebi hiçbir zaman ben olamayacakmışım gibi... Sana sarıldığım, seni öptüğüm aklıma geldiğinde, seni bir daha asla sarıp öpemeyecekmişim gibi hissediyorum. Sadece acı var yani şu an. Dün de demiştim, “Asla doğru dürüst mutlu olamıyorum.” Öyle... Uyursam şimdi geçer belki. Belki sabah daha iyi hissederim ama ne diye? Sabah her şey düzelmiş mi olacak? Yalnızca bir süre aklıma gelmeyecek. Hayır, ne kadar aklımda olduğunu farkedemeyeceğim bir süre belki de. Ne kadar acı çektiğimi unutacağım sanırım bir süre. Sonra seninle buluşursak, her ne kadar seninle vakit geçirmek beni mutlu etse de acım dinmeyecek. Söylediğim bir şeye gülsen dahi benden uzaklaşmaya çalıştığını hissedeceğim. Benimle oturmaktan mutlu olmadığını hissedeceğim. Belki de gönlümü almak için oturuyorsundur. Çünkü bunu da hissediyorum. Veya da gerçekten benimle birlikte olmak istiyorsun ama bir türlü ben yine de mutlu olamıyorum düzgün bir şekilde. Söylediğim bir şeyle durduk yere kalbini kıracağım büyük ihtimalle yine. Çünkü korkuyorum hem konuşup kalbini kırmaktan hem de hiç konuşmazsam benden uzaklaşmandan. Bu yüzden doğru dürüst düşünemiyorum ve aptalca şeyler söylüyorum. Uyuyayım en iyisi ben. Burada vakit öldürmek de bir işe yaramıyor.

23 Mart 2018 Cuma

Creep

Ben mi acaba çok büyütüyorum olayı?
Belki de sen beni çok basitçe affedecektin ilk başta. Veya sen şu an çoktan bitirmişsindir belki. Yahut da geri döndüğünde beni affettiğini söyleyeceksin ama bana korktuğunu söyleyeceksin, bir daha bana güvenmekten, benim senin kalbini kırmamdan... Ve ben sana asla senin kalbini bir daha kırmayacağımı söylediğimde, bunu sağlamak için elimden geleni yapacağımı söylediğimde pek inanmayacaksın belki de... Ama bu böyle. Elimden gelen her şeyi yapıyorum, yapacağım ve yaptım. Asla bir daha böyle bir şey yaşamamak için elimden gelen her şeyi yapmaya çalışıyorum şu an. Biliyor muydun çarşamba günü psikoloğa gittiğimi? Gerçi ilk başta psikiyatriste gittim ama oraya ayda en fazla 1 kez gidebilirmişim. Yani beni psikoterapiye yönlendirdi. Ben de psikolojik danışmanlık servisine gittim okulun. Direkt başlatmadılar beni, ben aslında buna hazır olmama rağmen... Bir form doldurdum ve hala bana geri dönüş yapmalarını bekliyorum. Direk olmuyormuş zaten. Aslında biliyor musun, onlarca kez aklıma geldi bir psikoloğa veya psikiyatriste gitmek. Ama her seferinde bu olayları kendim çözebileceğime inandım yahut da pek umursamadım. Ne kaybedecektim ki en fazla? Birkaç arkadaş mı? Yoksa ailemle mi pek yakınlaşamayacaktım? Bunların hiçbirinin korkusu beni psikoloğa yönlendirmedi. Yalnızca seni kaybetme korkusu, senin kalbini bir kez daha kırmak korkusu gönderdi beni oraya. Çünkü bu sefer seni kaybedebilirdim. Ve belki de çoktan kaybetmiş de olabiliim... Bilmiyorum. Ve o kadar acı çekiyorum ki... Sana “Sana zaman vermek istiyorum.” deyip de yine de affetmeni istemem çok komik değil miydi? Çok acılıydı aslında... Beni oraya acım, korkum sürükledi. Seni kaybetmek korkusu sürükledi. Beni mantığımla davranmaktan alıkoyan şey buydu. Ben de korkuyorum ve acı çekiyorum. Son günlerde hiçbir şeye odaklanamamamın, mutlu olamamamın, adamakıllı gülümseyemememin bir sebebi var. Seni kaybetmekten korkuyorum. Belki de seni korkutuyorumdur şu an. Creepy gibi görünüyorum sanırım şu an. Özür dilerim, ben de sana çok bağlanıyorum. Çünkü çok fazla bağlanıyorum. Çok fazla... Hiçbir zaman ayrılmak istemiyor ve hiçbir zaman seni üzmek istemiyorum. Ve her zaman yanında olmak her zaman seni mutlu etmek, mutlu görmek istiyorum. Vakit mi geçirsem dedim acaba arkadaşlarımla sürekli seni kaybetmiş olabileceğim, yaşadığımız onca güzel şeyi bir kez daha yaşayamamak korkusu her an aklıma gelmesin diye. Olmadı ama... Yine her an aklıma sen geliyordun. Hiçbir şekilde de çıkmıyorsun. Senin elini bir kez daha tutamayabileceğim fikri çıkmıyor aklımdan. Dudaklarını bir kez daha öpemeyebileceğim ve saçının kokusunu bir kez daha içime çekemeyebileceğim... 
Çok mu bağlanıyorum? Çok bağlanmamalı mıyım? Çok mu abarttım? Sıkacağım sanırım seni. Seni de sıkacağım... 
Özür dilerim, ben sevdiğim zaman vazgeçemiyorum. Hep seninle olmak istiyorum. 
Özür dilerim. 

16 Mart 2018 Cuma

Broken

Ne senin narin kalbini kırmak ne sinirlendiğinde bir sağ bir sol gözüme bakıp ne söyleyeceğime merakla bakan gözlerini görmek ne de üzüldüğün, ağladığın zamanlarda sonuna kadar kendini tutuşun ama dayanamadığın zaman da hiçbir şeyi umursamaksızın cesurca ağlayışın beni mutlu etmiyor. Ama bunların hepsini aklıma kazıyorum. Her bir mimiğini ve her bir tavrını... Saçlarının ve teninin kokusunu... Hepsi aklımda ve herhangi birisinden uzak kaldığım her an onları özlüyorum.
Fakat bunların hiçbirisi beni, sana karşı hatalarımdan alıkoymuyor.
Asla hissetmediğim bir şekilde davranamıyorum. Yalancılık ve ikiyüzlülük bana göre değil. Ve en büyük korkum da bu yüzden sana karşı, senin bana hissettiğin zaman samimi, içten ve duygulu bir şekilde hissedememek. Çünkü o zaman senin kadar mükemmel bir şekilde davranamam ve sana bu şekilde karşılık veremem. Belki aptalca davrandığım dönemlerdeki davranışlarımın sebebi sana yeterince bağlı olmayışımdı. Belki de bir insanla -kız ise ve sevgili oluyorsak- yalnızca ciddi bir ilişkiyi onunla evlenebilecek kadar ciddi değilsem sağlıklı bir ilişki kuramayacağımı düşündüğüm içindir. Sonuçta sonunda evlenmeyecek isek ne kadar ciddi olabilirim ki? Yapamıyorum işte... Bunun dışında bir bağlılık kuramıyorum. En son nokta bu geliyor benim için. Ve ciddi olacaksam da onca ciddi oluyorum. Son haftalarda bunu düşünmeye başlamıştım çünkü cidden ciddiye alıyordum artık. Ve bu düşünce beni korkutuyordu. "Birisiyle beraber olmak." Ve çok uzun bir süre... Ve çok şiddetli bir şekilde bağlılıkla... Buna karar vermeye çalışıyordum yani bugün seninle ayrıldıktan sonra: "Ben bu kızla beraber olmak istiyorum muyum her an?"
Çok düşündüm ve buna engel olamadım. Korkuyordum... Seninle yaşamak istiyor muydum ömrümün sonuna kadar? Seninle beraber olabilir miydim? Yani olaylar buraya gidebilir miydi? Saatler sonunda sanırım şu sonuca vardım: Gidebilir sanırım. Gidebilir... Neden kesin konuşamıyorum ki? Neden bugünkü, şu anki hissimi yarın da hissedeceğimden emin olamıyorum? Öyle çok korkuyorum ki yarın sana, senin bana verdiğin kadar değer verememekten... Öbür gün senin kalbini kırmaktan veya öbür gün sana durduk yere sinirlenmekten... Hepsinden korkuyorum. Ama tüm bunlara rağmen ben seninle birlikte olmak istiyorum. İşte bundan korkmuyorum.
Umarım bu korkuma rağmen benimle birlikte olursun ve korkumla beraber beni kabul edersin. Çünkü belki de hiç kimseyle böyle bir ilişkiye atılmadığım içindir. Veya tüm ilişkilerde oluyordur belki de bu. Bilmiyorum ki... Ama benim aptallıklarım ve korkularım yüzünden bu ilişki sona ererse ne kadar üzüleceğimi anlatamıyorum, tarif edemiyorum. Bu yüzden korkuyorum sana bu sınırlarımdan, korkularımdan bahsederken bile. Bunlardan dolayı beni reddetmenden korkuyorum. Bunları kaldıramayacağından... Ama böyleler işte. Şu an korkuyorum ama belki yarın korkmayacağım veya yarın da korkacağım. Ama ben bunlara rağmen senin yanında olmak ve seninle olmak istiyorum. Ve bunları reddedersen, kaldıramayacağını söylersen benim, seni anlayışla karşılamaktan başka bir cevabım da seçeneğim de olmayacak ve bu konuda kesinlikle emin olabilirsin.

Egodan bahsederken hep benimkinden bahsettik ama seninkinin harikalığından, kendine güvenişinden, kendi özgüveninden yeterince bahsetmedik. Her ne kadar ben, inandığım konuda tam bir kendine güvenle kararımın arkasında duruyorsam ve genellikle de sonuçlarında bana birçok kötü sonuç doğurduysa da asla bu öz güvenle ve kendime güvenimle söylediğim şeyler senin kendine güveninin üzerine çıkamıyor. Asla, benim haksız olduğum bir konuda, ben kendi inandığım haksızlığımla senin fikrine karşı çıkıyor olsam da seni ne ikna edebiliyorum ne de etkileyebiliyorum. Ağzıma sıçıyorsun bir nevi... Hani sormuştun ya "bir kadında seni en çok etkileyen şey nedir peki?" diye. Buydu aslında cevap... Ben bunu söylemek istemiştim ve hala da neden tam olarak bunu söylemediğimi bilmiyorum. İsteklerinden vazgeçme sakın. Onlar, seni sen yapan şeyler. Bu isteklerin bizi ara vermeye zorlasa dahi. Çünkü bunu yapmasaydın ben bunları söylüyor ve bunları fark ediyor olmayacaktım büyük ihtimalle. Sen beni "o" şekilde sevmemiştin çünkü. Seni kıran, umursamayan şekilde... Ara verip de düzelmemi istediğin şekilde sevmiştin... Öyle bir hak duygun, doğruluk kavramın var ki içinde, benliğinde... Buna öyle bir saygı duyuyorum ve hayranlık besliyorum ki...
Ve egoma geri dönersek. Asla etkilenmiyorsun egomdan. Bende çok hoşuna giden bir özellik olmasını belirtmene rağmen, olay neyin doğru ve neyin yanlış olduğuna geldiği zaman sen yalnızca doğru ile ilgileniyorsun. Benim ne kadar kelime oyunları yaptığımı umursamıyorsun ve aslında söylediklerimi de egomu, kendime güvenimi de umursamıyorsun. Yalnızca hislerini, sana yeterince haklı hissettirebilip hissettiremediğimi umursuyorsun. İşte ben de bunu seviyorum sende.
Keşke ben de senin kadar saf, temiz ve hatasız olabilseydim. Öyle bir doğrulukta olsaydım ki kendimi asla değiştirmek veya düzeltmek zorunda kalmasaydım... Tam olarak senin istediğin birisi olsaydım... Oysa öyle birisi değilim. Olamıyorum... Sen her tartışmamızda turnusol kağıdı gibi davranabilecekken ben yalnızca sen mutsuz olduğunda yanında olabilir, moralini düzeltmek için aptalca şeyler anlatabilir veya seni güldürmeye uğraşabilirim. Oysa sen her davranışımı düzeltebilirsin ve beni doğrultabilirsin. Benim sana katabileceğim tek fayda ise kendi yalnızlığımın ve ömrümün büyük bir kısmını survival şeklinde yaşayarak öğrendiğim şeyler olabilir. Daha sert olabilmen ve daha az umursayabilmen gibi mesela. Ama asla seninki gibi güzel bir duyguyu katamam sana. Çünkü sende olmayıp da benim sana katabileceğim bir iyi huy olduğunu düşünmüyorum.
Eğer ki günün birinde yanlış bir şekilde davrandığımı görürsen, yapman gereken şey benim, hatamı görmemi sağlaman olmalı. Ya da benim görmemi beklemen. Çünkü ben aksini görmediğim durumda kendimden taviz vermeyeceğimdir. Ancak son seferde, şu günlerde yaşandığı gibi ağır bir şekilde görmemezlik yapacağımı zannetmiyorum. Yani kısacası her seferinde uyarı şiddetini artırabilirsin. İnan ki senin üzerine yük yüklemek için söylemiyorum bunları. Her ilişkinde emek sarf eden taraf olmanı da istemiyorum. Ancak yaptığın takdirde sen kendi doğrundan vazgeçmeyeceğin için ve ben de mutlaka görmem gerekeni göreceğimden dolayı bir daha yaşanmayacaktır aynı durum. Ben seninle bu yüzden beraber olabileceğime inanıyorum.
Senin doğruluk duyguna ve ayırt etme gücüne güveniyorum ve kendimle ilgili de hep senin mutluluğun için çaba sarf edeceğime inanıyorum. Benimle birlikte olmak istersen de tek sunabileceğim şey şunlar olur sanırım. Bağlılığım ve sevgim.Ve elbette kendimi diğer yönlerden de geliştireceğim...
Ben bütün hatalarıma ve korkularıma rağmen seninle birlikte olmak istiyorum. Sana hata yapmayacağımı söylemiyorum ama seni hep seveceğimi, hep de yanında olacağımı söylemek istiyorum.
Ve istediğin kadar beni affedebileceğini vakti kendine ayırmanı oldukça anlayışla karşılayacağım. Çünkü ben senden, senin istediğin kadar uzun bir süre senden uzak kalmayı sen de istediğin kadar bana sinirli kalmayı hak ettin.




9 Mart 2018 Cuma

There is seriously something is wrong with me

https://www.youtube.com/watch?v=rDpimaf_Fqo 

So, not sleepy or broken, i feel good then. Nothing is wrong. Don't need to do something, i just feel happy or you know, normal. Normal that i can keep going or i do not suffer from something i have no fucking idea.

6 Eylül 2016 Salı

The Best Way

To içini dökmek burası beyler. Ama yine de ben bir sikim yazmayacağım. Canım istemiyor

22 Ağustos 2016 Pazartesi

Yazdım, Yazmasam Ölecektim

Diye böyle entel bir giriş yapayım biraz da aq. Yalnız söz öyle mi miydi tam olarak? Bilmiyorum beyler... 

Neyse lan. İyi haberler var orospu çocukları. Hani demiştim ya "umarım daha iyiye giderim" evet artık daha iyiye gidiyorum Allah'a Hamd olsun. 

Yalnız bir haber daha var ki bu daha önemli. Hani demiştim ya size bir kız vardı. Tabii o kız geçen senede kaldı. Ki zaten ben o kızın kötü yanlarını o kadar çok görmezden geldim ki... Bu öyle değil aq. Olum kızla konuşmadım henüz. Gerçi tanıyor beni ve ben de onu tanıyorum ancak kötü bir kapanış yapmıştık ehehehe. Lan ama konuşabilmem zor... Çünkü kızın özgüveni büyük ihtimalle benimkinden daha fazladır. Bakın egodan bahsetmiyorum aq. İnsanların içinde götünü yara yara, çığlıklar içinde gülen kızlardan bahsetmiyorum. Ha, bunun özgüvenle alakası var mı? Tam olarak yok. O tiplerden nefret ettiğim için-daha doğrusu acırım aq. Ya da utanırım onların adına.- yazdım açıkçası. Bunu dikkat çekmek için yapıyorlar. 
Ama neyse işte ben bundan bahsetmiyorum. Kız kendine güveniyor qenqler. Kızın öyle bir aurası var ki resmen "yatırımcıyım" diye bağırıyor. (Ha tabi bilmeyenleriniz için dipnot olarak belirteyim Pandora'nın Kutusu'nu bilmeniz gerek.) ha bunun yanında huyu da çok güzel lan şimdiye kadar gördüğüm kadarıyla. E tabii güzel de aq. Herhalde huyunu sikemeyiz ehehe. 
Şaka bir yana kızla beraber olma sebebim o değil beyler. Herhalde artık bunu biliyorsunuzdur zaten. 

Neyse işte bunu diyecektim ben. Gelişme olursa yazarım belki buraya. 

-Lan olum kız şu an o kadar mükemmel ki gözümde... Bazen yalnızca durup izliyorum ve çaktırmadan gülümsüyorum kendi kendime. Gerçi yok lan gizlemiyorum gülümsememi pek. Olum dayanamıyorum lan kafayı yediriyor bana. İçgüdü mü dersiniz ne derseniz artık... Burnunun üzerinde ödül maması olan köpek gibi oluyorum kızın yanında veya gördüğümde. 
Not: Aklımı sikeyim başka örnek bulamadım. 
Yani dayanamıyorum manasında ama konuşamıyorum da... O yüzden dedim ya, "Yazdım, yazmasam ölecektim". Ulan bir de uykum yok aq. Ara sıra böyle boş işlere dalıp uyku saatimi kaçırıyorum. Sonra topla toparlayabilirsen... 

Yalnız gerçekten mükemmel amına koyayım. Yalnızca izliyorum... Amına koyayım ben nasıl tarif edeceğim şu anki hislerimi? 

Neyse, ben büyük ihtimalle yarak gibi uyanacağım yarın. Umarım Allah yardım eder de bir şekilde düzgün uyanırım. 

Beyler sabahtan akşama kadar kızdan söz edebilirim ama hep aynı şeyleri tekrar etmiş olurum. Ki sikimde de olmaz aslında ama ne bileyim... Şiir mi dinlesem aq? Palyaço dinleyim ben. 

Ha dur lan. Ben geçen Şeytan'ın Avukatı'nı izledim. Lan filmi biliyordum da hiç izlememiştim. Ama birisinden duydum, "ben Şeytan'ın Avukatı'nı izledim. Avukat olacağım" diyordu. İzledim ve bunu diyenin, o sonuca nasıl vardığına şaştım. Yalnız film süper. Özellikle şeytanın Keanu kankimize kızdığına çok hayran kaldım. Seviyorum öyle sahneleri. Bir de şu sopaylan kafasına vurarak öldürdükleri adamın öldüğü anda yapılan konuşmaya hayran kaldım. "Hırsını öylesine sivriltirim ki atomu parçalayacak hale gelir" diyordu. Seviyorum böyle şeyleri. Ama özellikle  şeytanın "lan oç ben demedim mi?" deyip arkada "demedim mmi, deme demedim mi?" çalan sahneyi beğendim. Ki ahirette başımıza gelecek olan odur aq. 
Kanıt: Kuran.